Adaletin tam anlamıyla yerine gelmesi için kararın yeniden değerlendirilmesini ve istinaf sürecinde hukukun tüm yönleriyle işletilmesini talep ediyorum. Çünkü adalet, yalnızca cezayı değil, hakikatin tüm yönleriyle ortaya çıkarılmasını gerektirir.

Bu bağlamda, suça yardım ya da azmettirme ihtimali bulunan kişilerin beraat ettirilmesi, kanunun ruhuna ve toplumsal adalet beklentisine uygun düşmemektedir.

Türk Ceza Kanunu’nun 37’nci ve 39’uncu maddeleri uyarınca suça iştirak eden veya yardım eden kişilerin de fiile katkıları ölçüsünde cezalandırılması gerekir.

Mattia Ahmet Minguzzi davasında iki sanığa beraat kararı verilmesi, yalnızca bir ailenin değil, toplumun adalet duygusunun da sarsılmasına neden olmuştur.

Kazadan sağ kurtulan uçak mürettebatına geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, benzer kazaların bir daha yaşanmaması için gerekli önlemlerin hızla alınmasını temenni ediyorum.

Hong Kong Havalimanı’nda meydana gelen kargo uçağı kazasında yaşamını yitiren yer hizmetleri personellerini derin bir üzüntüyle anıyor; ailelerine, çalışma arkadaşlarına ve havacılık camiasına başsağlığı diliyorum.

Bu tür eylemlerin toplumda meşrulaştırılmasına göz yumulmamalı, yetkili makamlarca gereği yapılmalıdır. Hukukun üstünlüğü ve kamu düzeni, her koşulda korunmalıdır.

Abdullah Öcalan bir barış elçisi değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğini ve birliğini hedef almış bir teröristtir.

Diyarbakır’da terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan lehine yapılan yürüyüş, hukuk devleti ilkeleri açısından son derece endişe vericidir.

Devletin birliği, ortak dil etrafında şekillenen toplumsal aidiyetle güç kazanır. Farklı dillerin kullanımı, bireysel özgürlük alanı içinde saygı görmelidir; ancak TBMM’nin bu alanda adım atması, resmî dil ilkesinin sınırlarını belirsizleştirme riskini beraberinde getirmektedir.

Dolayısıyla resmî bir organın Türkçe dışındaki bir dilde paylaşım yapması meşru bir kültürel jestten çok, anayasal çizginin belirsizleşmesine yol açabilecek bir uygulama olarak görülmelidir.

Anayasal düzende resmî kurumların dili Türkçedir. Bu kural yalnızca yazışmalarda değil, devletin tüm kamusal iletişimlerinde geçerlidir.

Bu nedenle TBMM’nin resmî hesabından Türkçe dışında bilinen veya bilinmeyen bir dilde bir paylaşım yapılması, resmî belge niteliği taşımıyor olsa bile, devletin resmî dili ve bütünlüğü açısından tehlikeli bir teamülün önünü açabilecek niteliktedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 3’üncü maddesi, devletin dilinin Türkçe olduğunu açıkça hükme bağlamıştır; 7’nci maddesi ise Türk milleti adına yasama yetkisini kullanan en yüksek devlet organının Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu açıklamaktadır.

Bu tür beyanlar, ilgili mevzuat çerçevesinde incelenmeli ve gereği yapılmalıdır. @TBMMresmi

Bu çerçevede, eli kanlı bir terör örgütü elebaşına yönelik “bir insana saygısızlığa izin vermem” şeklindeki ifadeler, Türk milletinin vicdanını derinden yaralamış; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tarafsızlığına ve ulusal bütünlüğüne gölge düşürmüştür.

Aynı şekilde milletvekilleri de Genel Kurul kürsüsünü kişisel, partisel veya örgütsel amaçlarla kullanamaz; terör örgütlerini veya mensuplarını meşrulaştıracak beyanlarda bulunamaz.

TBMM İçtüzüğü’nün 14. maddesi uyarınca TBMM Başkanı ve Başkanlık Divanı görevlerini tarafsızlık içinde yürütmekle yükümlüdür.

Meclis Genel Kurulu’nda yapılan konuşmalarda kullanılan ifadelerin, bu yüksek makamın vakarına, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine ve şehitlerimizin aziz hatırasına uygun olması esastır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan, Türk milletinin iradesinin tecelligâhı olan yüce bir kurumdur.