Ortaokulu okuyabilmem için köyden çıkıp şehre taşındığımızda aman Alevi olduğumuz anlaşılmasın, çocuğumun hakkı yenmesin diye tir tir titreyen babam şu güne tanık olsaydı keşke.
Artık seçilmesen de gam yemem Kılıçdaroğlu!
Bugün bunu böylece ifade ettin ya, bir eşik aşıldı artık
Bir gün asansörde inerken İlber Ortaylı yüzüme karşı “fakirden, köylüden tarihçi olmaz” demişti de içten içe çok kızmıştım. Zamanla hayat bu sözün ciddi bir doğruluk payı olduğunu öğretti. Kısacası aşağıda yazılan büyük oranda doğrudur. Ben çok pahalı bir yoldan öğrendim.
Benim gibi alt-orta sınıf ailelerden gelenlere sesleniyorum. Kesinlikle, tarih, edebiyat, sosyoloji, felsefe gibi bir bölüm okumayın. Aç insandan kimseye hayır gelmez. Muhakkak iş bulma ihtimali yüksek olan, sizi meslek sahibi yapacak bir bölüm seçin.
Ne düşünürsünüz bilmem ama AKP tecrübesi bana Türkiye’nin en değerli özelliğinin (bütün eksiklerine rağmen) laik ve demokratik cumhuriyet olduğunu bütün netliğiyle gösterdi.
Muhafazakarlarının inanç özgürlüğünden anladığı Osmanlı düzenidir. Herkes millet-i hakimenin üstünlüğünü kabul edip kamusal alanda mutlak onların adet ve inançlarına uyacak, buna mukabil kendilerine ayrılan sınırlı ikinci sınıf teba konumunda var olabilmeleri lütfedilecek.
Anlamakta çok zorlandığım bir husus var: CHP’nin rahatlıkla ulaşabileceği, beraber çalışabileceği bunca üst düzey eğitimli insan varken neden sürekli kasaba esnafı izlenimi veren insanları ön planda görüyoruz?
Acı ama gerçek: Türk halkının ezici çoğunluğu yolsuzluk, hırsızlık, haksızlık, hukuksuzluk, talan gibi konuları hiç önemsemediğini defalarca ortaya koydu. Bunun bedelini fakirlik, güvensizlik, hakkını arayamama ve huzursuzluk olarak ödeyecek.
İslam dünyasının içine düştüğü derin iki yüzlülük çukurundan öngörülebilecek bir gelecekte çıkamayacağının bir kanıtı kendisi Batı'da eğitim almış, önemli eserlerini İngilizce yazan, muhtemelen kendi çocuklarına da Batı tarzında eğitim aldıran Kalın ve benzeri kişilerin halidir.
Türk vatandaşlığının bu şekilde sorgusuz sualsiz dağıtılmasının bir sonucu da yakında Türk vatandaşlarının Batı ülkelerine vize alamaması olacaktır. Belki iki tarafın da istediği budur.
Hayatı boyunca aynı fikri savunmuş olmakla övünene şaşarım.
Düşünmeye, yanılmaya, yanıldığında bedelini ödemeye cesareti olmayan kamil manada insan olamaz.
Hayatımın en büyük iki entelektüel yanılgısı:
1) Türkiye'de demokrasiyi önemseyen hatırı sayılır bir kitlenin olduğunu sanmak
2) Türkiye'deki Müslümanlık pratiğinin iyilik, hakkaniyet ve dürüstlük gibi değerler üretebileceğini düşünmek.
Hayatımın en değerli dönemi dürüst çalışıp işini iyi yaptığın sürece kapıların açılacağı, emeğinin karşılık bulacağı inancıyla geçti.
Geriye kalan yıllar ise bu yanılgıdan ayıkıp esas belirleyici olanın ahbap çavuş ilişkileri (network) olduğu gerçeğini hazmetmekle geçecek.
12 yaşına kadar ücra bir dağ köyünde yaşamış birinin dünya çapında bir mühendis, doktor, bilim adamı olması mümkündür.
Ama dünya çapında bir düşünür olmasının neredeyse imkansız olduğunu sürüne sürüne öğreniyorum.
Tesellim: sonuna kadar zorladım.
Herkes şu sorunun cevabını samimiyetle düşünsün:
Türkiye'de doğruyu, hakkı, hukuku, evrensel değerleri, dürüstlüğü ve insan haklarını savunmak neden sadece muhalefette iken mümkün oluyor?
Memleketin solcularının (çok ciddi bir bölümünün) bir yandan bu denli Rus sempatizanı ve Batı(ABD) düşmanı tavır takınırken diğer yandan hayat tarzı bakımından en batılı kesimlerden olmaları benim için öteden beri bir muammadır.
- Altı yüzden fazla köy
- Dört yüzden fazla dede, ana, aşık, kamber, talip
- 40.000 kmden fazla yol
- Yüzlerce saatlik kayıt
- Onlarca kişinin emeği
Geleneksel Alevilik'in arkasında işte bunlar var...
Yakında kitapçılarda.
Tanpınar’ın meşhur sözünden uyarlarsak: Bu ülke vicdanlı, dürüst, ahlaklı, çalışkan ve idealist evlatlarına gün yüzü göstermiyor; görünen o ki uzun bir süre daha göstermeyecek.
12. yüzyıldan bu yana Anadolu ve İran tarihiyle ilgileniyorum.
Gördüğüm kadarıyla, bu coğrafyanın 'entelektüel' ve yönetici takımının içinde yaşadığı dünyaya nazaran en geri olduğu döneme tanıklık etmek bize düştü.
Muaviye’nin yolundan gidip Hüseyin için ağlamak İslam tarihinde sık görülen bir acayipliktir ve bana kalırsa çeşitli dindarlık formlarına sirayet etmiş iki yüzlülüğün ana kaynaklarındandır.
Aleviliğin İslam'dan ayrı 'kendine özgü bir din' olduğu iddiasının tarihsel açıdan ciddiye alınacak hiç bir yanı yoktur.
Ancak günümüzde artık ciddi bir toplumsal karşılığı olduğundan sosyolojik açıdan gayet ciddi bir tezdir.
Allah rızası için başkasının malına mülküne çökme hususunda en dramatik örneklerden biri şüphesiz 1826'da Nakşilerin Bektaşi tekkelerine ve vakıflarına çökmeleridir.
Tabii bu ödülü hak etmek için Bektaşileri rafızi, mülhid ilan etme hususunda sultana az yardım etmediler.
Sivas Katliamı sırasında belediye başkanı olmasına rağmen şu son dönemde bu adamın samimiyetini diğer ikisinden çok daha ileri seviyede görüyorum. Tavrı net, ne dediği net, parti tabanına karşı tutumu net.
📌Temel Karamollaoğlu: ''Sayın Kılıçdaroğlu'nu geçmiş tecrübesine bakarak, dürüstlüğüne, samimiyetine, beceresine önem vererek cumhurbaşkanı adayımız yapmaya karar verdik. Doğru zamanda doğru insanı cumhurbaşkanı yaparak problemleri çözmekte en önemli adımı atmış olacağız.''
İsmet İnönü'yü hafife almayın derim. Adam Lozan Konferansı'nda uyguladığı yaratıcı taktiklerle İngilizlere kök söktürmüş ve dünya diplomasi tarihine geçmiş.
Ahmet Şık Kılıçdaroğlu'nun adaylığıyla ilgili sözünden dolayı ölçüsüz bir lince maruz kalıyor bence. Eğer kızacak, lanetleyecek yahut linç edeceksek hedefimiz bu ülke insanının en az yarısının iliklerine kadar işlemiş utanç verici ön yargılar olmalı.
2000 yılında üniversiteyi henüz bitirmiş, Türkiye için çok büyük ümitleri ve hayalleri olan bir yüksek lisans öğrencisiydim. O kadar ki bölümde doktorayı yurt dışında yapmayı tercih etmeyen tek kişiydim. Sonra ne mi oldu?
Yıllar önce akademik hayatı seçerken entelektüel ve fikri gelişim için en uygun mesleğin bu olduğunu düşünüyordum.
Zamanla 'akademisyenlerin' ciddi bir kısmının bu işi pazarda tezgah açan esnaf mantığıyla yaptığını gördüm.
Sıtkım sıyrılmadı desem yalan olur.
Bu aralar okuduğum kitapların ana tezlerini bir paragrafta özetleyip buradan paylaşmamı ister misiniz?
Not: Bu twit iki yüz kırk yediden fazla beğeni alırsa dedğimi yapacağım.
Bir Alevi olarak şunu herkesin bilmesini isterim:
Bu seçimlerde benim derdim Aleviler veya Alevilik değil laik ve demokratik hukuk devletinin kurtarılmasıdır.
Laikliğin, hukukun ve demokrasinin olmadığı bir Türkiye'de Alevi zaten nefes alamaz.
Türkiye'nin içinde debelendiği bu çukura yuvarlanmasında şu zihniyetin katkısı AKP'den az değil. Toplumsal gerçeklikten kopuk, siyasal rasyonaliteden uzak, dini ve kültürel dinamiklerden bihaber...
Kitleler iki yüzlüdür, ahlak ve fazilete göre değil korku ve çıkara göre hareket ederler.
Bir kahraman çıksın isterler, destek vermezler.
Hüseyin'in kıyamını uzaktan severler, Yezit'in arkasında saf tutalar.
Köroğlu'nun destanını severler, Bolu Beyi'ne tabi olurlar...
Biraz önce KHK'lı bir akademisyenden şunu öğrendim: hazırladığı kitabı (sanat tarihi alanında) bilinen bir yayınevine götürmüş. Kitabı çok beğenmişler, ancak KHK'lı olduğunu öğrenince yayınlayamayacaklarını söylemişler.
Bir tane ehl-i akıl ve ehl-i vicdan bunu izah edebilir mi?
Diktatörlüğün Batı’da bile neredeyse norm olduğu bir dönemde, 6 asırlık bir saltanatın arkasından kurulan Cumhuriyet’in başındaki adamın diktatörce birtakım uygulamalarını günümüzle karşılaştırıp zımni olarak olup bitene meşruiyet zemini oluşturmak entelektüel ahmaklıktır.
Her türlü yetkiye sahip olup hiç bir zaman sorumlu tutulmamak Doğu'nun kült liderlerine has bir ayrıcalıktır.
Fetihler padişah hazretlerinin hezimetler hilebaz vezirin hanesine yazılır.
'Aynı gemideyiz' diyenlerden küçük bir isteğim var: Bugün Türkiye'ye yön veren muhafazakar kesimin zihinlerini kontrol eden din adamlarından birisi çıksın açıktan 'Alevi'nin kestiği yenir' desin.
Çok şey mi istiyorum?
Sen Molla Sadra üzerine güzel bir tez yaz. Onurunla, haysiyetinle saygın bir akademisyen ve ilim adamı olabilecekken gel şu durumlara düş.
Ne uğruna?
Sadece yazık diyebiliyorum.
Sivas, Maraş, Çorum gibi Alevi pogromlarının bahsi açıldığında söze dış güçler, derin devlet vs ile başlayan insanların esas sorunu görmek istemediklerini, dahası o faciaları mümkün kılan hatta doğuran dindarlık anlayışı ve sosyolojiyi içten içe savunduklarını düşünüyorum.
Ara ara DİB’’nın fetvalarından cımbızla bir tane seçip DİB’na hücum etmek sadece İslam hakkındaki cehaleti ortaya koyuyor. DİB bu fetvaları kafasından uydurmuyor, hatta içtihat bile yapmıyor. Sadece Müslümanların yüzyıllardır muteber kabul ettiği kaynaklardan aktarıyor.
KK'nun üzerine dindar insan imajı oturtma çalışmalarını beyhude, yersiz ve hatta her bakımdan zararlı buluyorum.
Ülke zaten aşırı din(cilik)den bunalmış vaziyette. CHP liderinin demokrasi, adelet, hukuk ve özgürlüklerin yılmaz savunucusu olarak öne çıkması lazım.
Memleketin muhafazakarlarının düşünce kodlarını bir türlü anlayamıyorum. Ülkede Osmanlı’yı neredeyse kültleştiren yüzlerce tarihçi var. Birisi Osmanlı arşivleriyle ilgili laf etmiyor. Bu arşiv zarar gördüğünde sizin tarihiniz kaybolmuş olmayacak mı?
Twitter arkadaşlarım,
Geleneksel Aleviliğin temel kavramlarına ilişkin küçük bir sözlük hazırladım. Eğer 172 beğeni ve 48 RT alırsa her gün yeni bir maddeyi buradan paylaşacağım.
Ayrıca, maddeler üzerinde öneriler olursa onları da dikkate alırım.
İlk kavramımız 'dara çekmek'
Paradoksa bakın ki şöyle inanan insanlar kızlar başörtülü üniversiteye giremiyor rüzgarıyla iktidarı devraldı.
Bir sonraki aşamada manevi önderlerine kulak vererek kızları/kadınları yavaş yavaş sosyal hayattan/iş hayatından dışlamaları şaşırtıcı olmayacaktır.
"Kızlar katiyen; ortaokul, lise ve üniversiteye gitmez" diyen bu adamı sırf cemaatinden birkaç oy almak için anma cesareti gösteren tüm siyasileri ve partileri not ediyorum
Hepsiyle sandıkta hesaplașacağız
Bir amme hizmeti:
Evlere hapsolduğumuz bu günlerde farklı aktiviteler yapmalı.
Ahmed Kummi'nin Hulasatu't-tevârih'inde Şah Tahmasb'ın ordusunun kompozisyonunu anlatan çok ilginç bir bölüm var.
750 beğeniye karşılık bu bölümü tercüme edip buradan yayınlarım!!!
Bir doktor yahut avukat yahut mühendis 4-6 yıl öğreniyor, sonra hayatı boyunca bu öğrendiklerini satarak geçiniyor. Bir akademisyen (özellikle beşeri ilimler alanındaysa) hayatı boyunca öğreniyor, fakat öğrendikleri hiç bir zaman para etmiyor. Tercihi baştan ona göre yapmalı.
Harf inkılabıyla ilgili (tekrar): Arap alfabesi sesli harfleri olmayan bir dile ait olduğundan Türkçe gibi sesli harf merkezli bir dil için hiç elverişli değildir. O yüzden alfabe değişikliği aslında çok geç kalmış bir karardır bence.
Gücün tek elde toplandığı otoriter bir rejimde bir kişi muhalif laflar edip başına hiç bir şey gelmiyor, aksine yıldızı parlıyorsa, o kişi müesses nizamın kendisine verdiği toplumsal muhalefeti kontrol altında tutma rolünü oynuyor demektir.
Yazıklar olsun!
Bir taraftan Atatürk üzerinden prim yap, diğer taraftan Cumhuriyet'in temelleri oyulurken müdürlük, bakanlık pazarlığı yap.
İnsan diyecek bir şey bulamıyor.
İslam ülkelerinde kitlelere sürekli din eksenli bir Batı karşıtlığı aşılanırken elitlerin bir ayağı her daim Batı ülkelerinde.
Bu iki yüzlülükle yüzleşmedikçe içine düşülen bataklıktan çıkış zor.
Bak sen şu işe! İstanbul'daki Emirgan semtinin ismi IV. Murad'ın Revan seferi sırasında Osmanlılara katılan bir Kızılbaş beyinin babasının edından geliyormuş:
Yanlış anlaşılmasın: buradaki 'olmamak/olamamak'la ilgili Ortaylı'nın kastettiği ile benim öğrendiğim arasında nüans farkı var. Benim tecrübemde söz konusu olan kaliteli eser vermek/verememek değil meslekte tutunup tutunamamak, yani işin para, pozisyon, ilişkiler vs. boyutu.
Yalçın'ın kitabı epeyce gecikmeli de olsa elime ulaştı ve nihayet okuyabildim.
Çok iyi bir çalışma. Bilgi kalitesi, kaynak zenginliği, vukufiyet, perspektif, araştırma titizliği... harikulade.
Türkiye halkının fena bir özelliği, haysiyetsiz ve omurgasız, bugün dün dediğinin tam tersini söyleyen, hiç bir inanç ve ahlak kriteri olmayıp tek tutarlılığı her zaman güçlünün yanında yer almak olan tiplere her zaman itibar etmesi ve el üstünde tutmasıdır.
Seccade olayına verilen tepkiler İslam dininin İslamcılar tarafından ne kadar içinin boşaltıldığını, posasının çıkartıldığını gösteriyor sadece.
Olan şu: Dinin kendisinde olmayan ama siyaseten kullanışlı semboller dinin aslını oluşturan ilkeleri dindarların hayatından çıkardı.
Rıza Yıldırım’ın (
@rz_yldrm
) Aleviliğin Doğuşu kitabının iki bölümü için tuttuğum notlar.
Bu kitap üzerine iki yayın yapmaya karar verdik. Tek yayına sığmayacak kadar zengin bir içeriği var. İlk yayın Pazartesi akşamı.
@KulturTarih_soh
@terraincognitae
Türkiye'nin bu hale düşmesinde, kendilerini memleketin en gelişmiş, en eğitimli, an çağdaş, en akıllı... insanları olarak gören bir kısım zevatın içtimai ve siyasi aptallıklarının katkısı yadsınamaz.
Türkiye'de biri birlik beraberlik edebiyatı yapıyorsa esas verdiği mesaj şudur: 'Benim lehime çalışan mevcut düzene itiraz etmeden hizmete devam et!'
Tanık olduğum son 30 yılda birlik-beraberlik edebiyatının sahipleri birkaç defa değişse de bu gerçek hiç değişmedi.
Orta Anadolu ve Karadeniz bölgelerinin muhafazakar sosyolojisi Türkiye'yi çağdaş dünyadan koparıyor.
Bundan kalabalık bir kesim dini veya etnik bir haz duyabilir ama bedelini önümüzdeki uzun yıllar ülkede yaşayan herkes (düzenden beslenen azınlık hariç) ödeyecek.
Halbuki ki İran kabaca 1000-1900 arasında aralıksız Türkler tarafından yönetildi. Devlet demek olan askeriye Türklerin tekelindeydi. O yüzden İran’ın bilmem kaç yıllık devlet geleneği klişesi tam bir cehalet ürünüdür. İran’ın çok eski ve güçlü gelenekleri vardır, ama devlet değil
"İran şakaya gelmez 8 bin yıllık devlet geleneği var" diyorlardı, 2020 senesinde yolcu uçağını askeri uçaktan ayıramadıkları için düşürdüler, 170 insan öldü.
Önce örtbas etmeye çalıştılar, uluslararası baskıyla itiraf etmek zorunda kaldılar.
Ama sorsan onun da suçlusu ABD.
Ülkem için her ne hayal ettiysem tam tersi gerçekleşti. Gelişmek şöyle dursun, benim önemsediğim değerler açısından memleketin 2000 yılındaki seviyesine geri ulaşması bizim hayat süremiz içinde gerçekleşebilir mi emin değilim.
Türkiye'de seçmen tercihini belirleyen iki başat faktör din ve etnik kimlik. Ülke top yekün batsa da bu değişmeyecek anlaşılan.
Kimse laf kalabalığı yapıp kafa ütülemesin!
Benim gözümde ahlaken en alçakta yer alanlar seküler bir hayat yaşayıp AKP’nin Türkiye’yi her bakımdan dönüştürmesine ücret karşılığı hizmet eden ve bu dönüşüm tamamlandığında seküler bir Batı ülkesinde hayatını devam ettirmek için gerekli hazırlıkları çoktan yapmış kişilerdir.
Bir itirafta daha bulunacağım:
Bunca yıldır dinler tarihi, İslam, Tasavvuf, Şiilik, Alevilik çalışıyorum.
Dinin ana işlevinin ne olduğunu en iyi AKP seçmeninden öğrendim.
Hz. Ömer özel işinde devlet değil kendi mumunu yakardı. Dindarlar iktidarda böyle davranır sanıldı. Aksi oldu; Kıyak ihaleler, çift maaşlar, lüks arabalar.
“Güç bozar mutlak güç mutlaka bozar.”
Çözüm şeffaf denetlenir modern hukuk devleti.
@KararHaber
Bir münasebete binaen tekrar:
Türkiye’de Türk milliyetçiliğini biraz kazısanız altından muhafazakarlık, muhafazakarlığı biraz kazısanız altından Sünni üstüncülüğü çıkar.
Bu fetvalar size garip geliyorsa İslam dininin temelini oluşturan fıkıh külliyatıyla yüzleşmeniz ve bu külliyatı köklü bir kritiğe tabi tutmanız lazım. Görünen o ki kimsenin böyle bir işe ne niyeti ne de cesareti var. Görmezden gelmek daha kolay ve pragmatik geliyor.
'Ben ve benim gibi Aleviler İslam'a inanmıyoruz' demek ayrı bir şey, 'Aleviliğin İslam'la alakası yoktur' demek ayrı bir şeydir.
Birinciye inanç özgürlüğü bağlamında saygı duyulur. İkinci ise bir dizi cehalete ek olarak aslını inkar içerir.
İslami bir düzende (her neyse artık) yaşamak isteyenin de istemeyenin de bilmesi gereken Elif-Be bilgisi:
Tarihsel tecrübeyle şekillenip bize ulaşan müteşerri İslam totoliter bir rejimdir. Kişinin hayatının en ince detaylarını düzenleyip hükmeder.
Batı ülkelerinde yaşayıp demokrasinin bütün nimetlerinden faydalanan, Batı'da bir Müslümanın en ufak mağduriyetinde 'İslamofobya' diye bar bar bağıran, ama Müslüman çoğunlukların yönettiği ülkelerdeki korkunç hak ihlallerine hiç ses etmeyen insanlar. Size diyecek söz bulamıyorum!
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Hacı Bektaş Veli üzerine yaptığı kısa konuşmasında bana atıfta bulunmuş. Onur duydum. Türkiye’deki toplumsal yarıkları onarmak için çok çaba sarfediyor. Hak Erenler yardımcısı olsun!
Kılçdaroğlu artık posası çıkmış bir değerler alanına yöneliyor izlenimi veriyor ve bence hata yapıyor. Ülkenin ihtiyacı olan, CHP’nin milliyetçi-mukaddesatçı-muhafazakar değerlere değil, laiklik, hukuk devleti, demokrasi, insan hakları ve inanç özgürlüğüne yönelmesidir.
Muaviye bunların yanında çok cılız kaldı.
Adam hem vandallığı övüyor, dadaşlar şöyle yapar böyle yapar diyor, hem de CHP kendi kendine provakasyon yaptı diyor.
En acısı ise buna inanan milyonlarca felç olmuş beyin var.
Kendin için çalıyorsan hırsız, kabilen için çalıyorsan kahraman olursun. Kendin için çalıp kabile mensuplarını onlar için çaldığına ikna edebiliyorsan kült olursun. - Filozof Deo
Akademide belirli bir noktaya gelince tercih yapman gerekiyor: bilgi ve fikri Türkiye halkı (akademisyen ve aydınlar dahil) için mi, ABD ve Avrupa entelijansiyası için mi, yoksa kendi entelektüel merakını tatmin için mi üreteceksin?
Safeviler döneminde İran'da tasavvuf üzerine Ankara İlahiyat'ta yapılmış bir doktora tezini okuyorum. Uzun zamandır birincil kaynaklara bu kadar vakıf bir çalışma okumamıştım. Ayrı bir haz veriyor.