“Yalnız şu var, bazılarının sözleri namusludur ama kalpleri namussuzdur.” Truman Capote Tiffany’de Kahvaltı

“Ve düşün sevgilim, mahpusunu kıskanan bir gardiyan düşün. Ne kadar acı bunlar, Kıskanıyorlar hepimizi ve kıskanacaklar. Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak, Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir.. Edip Cansever

“Binlerce insan, kendileri için sağlıklı kulübeler yapmak yerine, mutlu azınlık için büyük saraylar inşa eder.” Arthur Schopenhauer

“Haklılık soğukkanlı bir tutkudur. “ Thomas Mann Büyülü Dağ

“Her şey geri döner ama dönüşmüş olarak..” Soren Kierkegaard Etik-Estetik Dengesi

Bilimin dini olur mu? Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Türkiye Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’ne rektör olarak atanmış. Haberi okuduğumda ben atamadan çok, üniversitenin adına takıldım. Uluslararası – İslam – Bilim – Teknoloji. İnsanın ister

İnsan kaderini ne zaman değiştirir? DNA anne karnında yazılır derdik. Kromozom sayısı kaderdir derdik. Down sendromunu “imtihan” diye açıklayıp, meseleyi kapatırdık. Şimdi Japon bilim insanları, hücre düzeyinde fazla kromozomu silmeyi başarmış. Yani kader dediğimiz şeyin,

Kızlarımızı Neden Okutmalıyız? Kız çocuklarımızın okutulması gereğini ortaya koymak için, yüzlerce neden sıralanabilir. Bu nedenlerin en başında da, “cehaletten” doğan faciaları ve acı sonuçları sıralayabiliriz. Bir düşünün, bütün kötülüklerin en baş kaynağı cehalet değil

ÇÜNKÜ İNSAN VAZGEÇEMEDİĞİ YERLERDEN HAYATA TUTUNUR İnsan hayata güçlü olduğu yerlerden değil, vazgeçemediği yerlerden tutunur. Kimsenin görmediği, kimsenin bilmediği ama kalbinin “burayı bırakamam” dediği o yerler vardır. Bir insan. Bir his. Bir anı. Bir cümle. Bazen sadece

Yalanın sosyolojisi. Bir toplum neden gerçeklerden bu kadar korkar?. İnsanlar bazen doğruları söylemekten korkar. Ama toplumlar başka bir şeyden korkar. Doğruyla yüzleşmekten. Çünkü doğruyu kabul etmek, yanlışı terk etmeyi gerektirir. Yanlışı terk etmek, alışkanlığı kırmayı

Bak bakalım imparatorluk masalları uykusundan uyanınca geriye elinde kalan ne? Evet, Türksün. Evet, tarihte dedelerin! imparatorluklar kurdu. Evet, savaşlar kazandılar, kıtaları fethettiler. Sen de bununla övünüyorsun. İyi de, Hiç düşündün mü? Senin gerçeğin ne? Bugün neyin

Romanın asıl sorduğu soru budur. Dizinin bu kadar izlenmesinin nedeni de budur. Çünkü herkes kendi hayatından bir “kral” tanıyor. Ve hepimiz biliyoruz ki… Kaybeden kral değil, iyileşmeyen yaralardır...

Kaybeden kral değil iyileşmeyen yaralardı. Gülseren Budayıcıoğlu’nun Kral Kaybederse adlı romanı, yalnızca bir adamın iç dünyasını değil, bütün bir toplumun kırılgan erkeklik inşasını gözler önüne seren sosyolojik bir laboratuvar gibidir. Kitap diziye uyarlandığında da aynı

https://t.co/HEsb9DANLi

bir politik cümle değil, bu dönemin etik, sosyolojik ve tarihsel özetidir. Bir gün bu rejim sona erdiğinde tarihçiler bu dönemi özetlemek için tek bir cümle ararlarsa, not düşsünler: “Kayırmacılıkla övünen bir iktidar ve bunu izlemek zorunda kalan bir toplum.” Bu cümle, artık

Mezar taşımız dikilmişte haberimiz yok... Meclis kürsüsündeki o söz, basit bir “siyasetçi gafı” değildir. Bu ülkenin nasıl bir toplumsal mühendislikten geçirildiğini, hangi ahlaki çölün ortasında bırakıldığını açıklayan rejim manifestosudur. Soru gayet insaniydi. “Bu kadar

Kobanîli Makbule Kocası İşid tarafından öldürülen Makbule, yanına yedi kızını da alarak Kobanî'den kaçmış ve tozlu yolları, dağları, ovaları aşarak, haftalar sonra Antalya’ya varmış. Makbule ve kızları önce parklarda yatıp kalkmışlar ve sonra herifin birinden yalvar yakar,

ALEVİLİK, ALEVİLİKTİR. Alevilerin öz kimliğini savunan; değerlerini, tarihini ve varoluşunu her şeyin üstünde tutan bir harekettir. Bu hareket, Alevilerin öz kimliğini koruyan; değerlerini, tarihini ve hakikat yolunu her türlü çıkarın ve dayatmanın üstünde gören bir anlayıştır.

Kurt Masalı Bazı toplumlar tehlikeyle yaşar. Bazıları ise tehlikeyi hikâyeleştirerek yaşar. Bizim toplumda “kurt masalı” anlatan da çoktur, buna inanan da… Tıpkı Amerikalılar gibi. Onlar da yıllarca “süper kahraman masalı” anlattı birbirlerine ve o masallara inandılar. Ta ki o