Yugoslavya’da doğdum. Beş savaş gördüm. Bazısı o kadar cahil ki, iç savaşı ağızlarına alabiliyor. Hiçbir şey bilmiyorlar. Dağlar yerinden oynasın, rüzgarlar dünyayı uçursun, yanardağlar uyansın ama iç savaşı kimse görmesin umarım. Bu provokatörleri görürseniz, yüzlerine tükürün.
Yugoslavya iç savaşları sırasında şu şarkıyı dinlerdik. Samo Da Rata Ne Bude. Sadece Savaş Olmasın. Ne olursa olsun, Allah bu ülkeye böyle bir şey asla göstermesin.
Çok soran oluyor, Twitter Türkiye’yi ne kadar yansıtır?
Söyleyeyim, %21. Bu arada, uzun yıllar sadece %17 idi. Covid sırasında %21’e yükseldi. Peki geri kalan %79? İşte bu yüzden Twitter analizleri üzerinden, Türkiye hakkında tespit yapılmamasını öneririm hep markalara.
Genç arkadaşım, işini sevmiyorsan bırak diyenleri dinleme. Yaptığın iş değilsin, çok ötesisin. Şirkete emeğini kiralıyorsun, ruhunu değil. Sevmek şart değil. Zamanı gelince bırakırsın ama şimdi zamanı değil. Özellikle bu tarz motivasyon konuşmaları yapanlara kulaklarını tıka.
Üniversitede hocamızdı. Dersler İngilizceydi. Çok emeği vardır hepimizin üzerinde, çok öğrenci yetiştirdi. Boğaziçi mezunudur. Doktorasını ABD’de yapmıştır. Hiç araştırmadan bunları yazmak sosyal mecralara özgü bir garabet. Sahnede çok duygusal bir an yaşıyorlar sadece. Bu kadar.
Turkish Airlines bir markadır ve çok değerli bir markadır. Sadece ismi satsanız, çok ciddi bir fiyatı vardır. Normalde bu tarz bir dil kullanmam ama bunun başka tanımı da yok; bu akıl dışı bir karardır. Turkey yerine Türkiye doğrudur, bu karar ise saçmalıktır. Vazgeçin.
Bu virüs döneminde, tüm gelir, meslek ve eğitim gruplarını rahatlatan en güçlü söylem; merak etmeyin, gerekirse ülkeyi makarnaya boğarız oldu. Tüm ülkenin oh iyi bari dediği ender anlardan. İnsan psikolojisi. Makarnaya boğulma sahnesi geçiyor aklımdan ve çok iyi hissediyorum.
Bir kadın başını kapar açar bizi ilgilendirmez ama ….
Ne ama? Ama yok. İlgilendirmez.
Her konuda fikir beyan etmek zorunda da değiliz. Evren bizim fikrimizi duymasa da olur. Her şeye bir yorum, bir akıl verme, çok yorucu olsa gerek.
Ben son 1 yıldır kalbimi bu kitaba koydum.
Bence üzüntünün, içinde kırık olan şeyin açığa çıkmasında güzel bir şey hep vardır.
Çünkü gerçekler korkulardan her zaman büyük olmalıdır.
Bugün ön siparişlere açıldı, 2-3 güne kalmaz tüm kitapçılarda...
Aşımı oldum. Sabah biraz kol ağrısı oldu, Bluetooth açtım, tespit edemedi beni. Panik oldum. Akşam sorun kalmadı. Rahatlıkla eşleştim telefonumla. Tecrübelerimi paylaşmak istedim çünkü çok yalan yanlış bilgi var. Panik yapmayın, akşam düzeliyor. İyi sinyal vermeye başlıyorsunuz.
TOGG ekibi ile sıfır noktasında çalışmaya başlayan birkaç şirketi, TOGG kendi etkinliğinde bir araya getirdi. Hikayelerimizi anlattıkça, ne kadar benzer şeylerden geçtiğimizi gördük. Mesela bizler tanıştığımızda TOGG 8 kişiydi. Nereden nereye.
Türkiye için güzel olsun.
Güzel bir gün.
Efsanevi Prof. Philip Kotler tarafından World Marketing Summit'te Keynote Speaker olma daveti aldım.
Konuşma konum bu aralar bölgede çokça anlattığım Sürdürülebilirlik..
11 Temmuz 1995’te Mladiç komutasındaki Sırp paramiliter katiller ele geçirdikleri, Birleşmiş Milletler korumasında olması gereken Srebrenitsa’da 8 binden fazla Boşnağı hunharca katlettiği soykırımın günüdür bugün. Unutmuyorum BM’yi, unutmuyorum Hollanda’yı, unutmuyorum Fransa’yı.
Stoklama yapmamış insanımızı eleştirmek çok yanlış. Stoklama yapılmamasıdır sağlıklı olan. Stoklama en çok geliri düşük grupları vurur, ekonomiyi çökertir. Yapılmaması aslında halkın panik yapmadığını gösterir. Neden stoklamadı diye halkı eleştirmek özür dilerim ama cahilliktir.
Afganistan, bir ülke emperyalistlerin eline düşerse, halkına ne olacağının iyi bir göstergesi. Bunu hepimiz görüyoruz ama unuttuğumuz bir şey var. Aslında bu topraklara aynısı yapıldı. Atatürk dur demese, hala bu topraklar emperyalistlerin kavga meydanıydı.Hayatlarımız da virane.
Ülkemizde herkes dijital dönüşüm konuşuyor. Güzel ancak gerçekleri de bilmek adına biraz bilgi paylaşmak istiyorum. Ülkemizin kobilerinin sadece %23’ünün websitesi var. %80’i online satış yapmayı ömrünce denememiş. Esnafa hiç değinmeyeyim, üzülürüz sonra.
Türkiye'de pazarlama dünyası tekrarlayan müşteri ile sadık müşteriyi karıştırıyor. Araştırma şirketleri tekrar satın alan müşteriyi sadık verisi olarak paylaşıyor. Tekrarlayan düşük fiyat için yine gelir. Gerçek sadık ise duygusal olarak bağlıdır. İkisi birbirinden çok farklıdır.
Motivasyon konuşmacılarından rica ediyorum, bari bu devirde gençlerin sefaletinden para kazanmaya çalışmasınlar. Doğru değil bu.
Sevgili gençler, başınıza gelenlerin sorumlusu siz değilsiniz. Sırtınıza daha büyük sorumluluklar yüklenmemeli. Daha iyi günleri elbet göreceksiniz.
Biraz 2022 tahminlerimizi paylaşayım.
Hijyen ürünlerinde (%68), hane temizliği ürünlerinde (%55), temel gıdada (%39) ve atıştırmalıklarda (%37) tüketim artışı bekliyoruz. Neden?
Çünkü yine eve kapanıyoruz ama bu sefer sebep Covid değil, dışarıda harcayacak paramızın olmaması.
Paylaştığımız diğer veri; ülkenin %42'si bankacılık sisteminin dışında olmasıydı. Kredi kartı yok. Yasak getirdiğin an, adam online bir şey alamaz. Haliyle panikle alışverişe koşar. Veri önemlidir ama doğru okumak daha önemlidir. Her zaman okumada yardımcı olmaya hazırız...
Araştırmalar virüsün dijital dönüşümü şu ana kadar 5,3 yıl hızlandırdığını gösteriyor ve bu hız artmaya devam ediyor. Böyle devam ederse, insanlık 10 yıl geleceğe atlayabilir.
Resmen kuantum sıçraması yaşamaya yakınız.
On senedir pazarlama hep düşük gelir gruplarını yakından tanımaya çalıştı. 2022'de beyaz yakayı yeniden tanıma ihtiyacı duyacaklar. Sıra beklerken görmeseniz de, kriz beyaz yakayı ağır vurdu. Markalara önerim acilen beyaz yakanın yeni alışkanlıklarını konuşmaya başlamalarıdır.
Tüm markalar sürdürülebilirlik konuşuyor. Ne güzel ama tüketiciye sorduk, sadece %19’u markaların iklim eforlarını samimi buluyor. Özetle mış gibi algılanıyor tüm eforlar.
Saçma trollere takılmayıp, Neslican’ı uğurlamayı bilmemiz lazım. Allah rahmet eylesin. Tartışmalara gireceğimize, odaklanmaya başlamamız gereken konu, ülkedeki kanser salgını. Ben rakamları bilmek istiyorum. Bu salgın ne boyutta kimse bilmiyor. Şehirlerimiz öldürüyor, sormuyoruz.
Ben mezun olurken, CV'lerimizin hobiler kısmının olmazsa olmazı yüzme, kitap okumak ve internette sörf yapmaktı. Mal mal internette sörf yaptığımızı , oraya buraya tıkladığımızı söyleyerek iş arıyorduk. Buluyorduk da.
Aralık sonu verisini çektim, bundan tazesi yok. Ülkemizin %62'si 2021 yılı düşündüğümden daha zor geçecek diyor. Zaten zor geçecek diyorlardı, şimdi çok zor diyorlar. Ülke bilime dönmeli diyenler de %71 olmuş. Bu oran Nisan ayında %46 idi. Her şerde küçük hayırlar da vardır.
Nisan ayında eve kapanmalıyız diyenler %75 idi, Eylül sonu %53’e düşmüştü. Ekim sonu bu rakam %48 oldu. Oran düşüyor. Türkiye kapanma lüksüm yok diyor. Virüs ise hızla yayılıyor. Yıl sonuna yaklaşan esnaf, Kasım Aralık’ta toparlayamaz ise, 2021 benim için olmayacak diyor. Çok zor
Yardımı buradan istemiştim buradan da hepinize bilgi vermek isterim.
Boni'miz ormanın derinliklerinde bulundu. Orman müdürlüğü ekipleri buldu.
Ali Özbulat ve Erdi Yener beylere ailemiz adına çok teşekkür ederim!
Dualarınız için hepinize çok teşekkür ederiz...
Maalesef ailece böyle bir felaket yaşıyoruz. Belgrad ormanında yürürken kayboldu. Bahçeköy, Göktürk çevresinde aramalarımız devam ediyor. Yardım rica ediyoruz.
Covid sonrası ile ilgili raporlarımız çıkmaya başladı. Mesela beyaz yakanın yüzde 11’i kurumsal şirketine dönmek istemiyor. Önemli kısmı mecburen dönecek ama bir bölümü de mikro girişimci olacak. FinTech uçacak çünkü finansal sisteme bankalarla değil FinTech ile dahil olacaklar.
OdaTV Hürrem mahlaslı kim olduğu malum kişinin benimle ilgili kaçıncı yalan haberi. Mesleğim gereği sessizliğimi bu ana kadar korudum. Fakat bu kadar kara propagandaya, yalana artık yeter. Geçen hafta bu haberlerle ilgili savcılığa başvurduğumu belirteyim.
Tasasız hayat yok. Sosyal medyada gördükleriniz sadece iletişim çabasıdır. Sürekli mutlu yaşam sürme baskısı bir üründür. Taciri de, müşterisi de vardır. Taciri sahnede zenginleşirken, müşterisi yetersizlik duygusuyla ezilmektedir. Hayatı olduğu gibi kucaklayın. Neyse odur!
Sonunda kararımı verdim! Uzun yıllardır üzerinde düşündüğüm, konseptini kafamda netleştirdiğim ilk kitabımı sonunda yazmaya başlıyorum. Yayınevim Destek Yayınları olacak, anlaştık. Arada sırada küçük paylaşımlar yapacağım süreç hakkında. Hadi bakalım...
Reklamcı değil stratejistim. Seçim kampanyasının reklam tarafını ben yapmadım. Böyle bir para almadım. Ülkemi terk etmedim. Feto okullarında falan okumadım. Önemsiz ama marteniçkalarla bile ilgim yok. Yalanların sonu yok. Hayat hikayeme de web sitem dahil her yerden ulaşılabilir.
Kötü poker oyuncusu kazandığı parayı, oyun devam ederken sayarmış.
Oysa neyi kazanıp neyi kaybettiğin oyun bitince kesinleşir. Türkiye’de herkes oyun devam ederken ve masadayken sayıyor ama sonuca çelik gibi sinirlere sahip olanlar ulaşacak. Bakalım o sabır kimde var?
Harvard Business Review, Serdar Turan ile söyleşimden bir kesit. Çocuklarımızı 2. Sanayi Devriminden kalan "etkin olma" kriterlerine göre eğitmeye devam edemeyiz. Robotlardan daha etkin olmaları imkânsız. Bu değerlerde rekabet edemezler. Duygusal zekalarına yatırım yapmamız lazım
Kar üzerinden bir iletişim rezaleti devam ediyor. Karşı tarafın iş yapmadığını göstermeye odaklandı tüm taraflar. Bırakın bunları, işinize bakın. Bu tür bir olay ile karşı karşıya kaldığında, vay be bizimkiler nasıl laf sokmuş demez vatandaş. Koordine olun, birlikte çözün der.
Belli bir konu hakkında öğrenecek daha çok şey olduğununun farkına varabilmek için, önce o konu halkında yeterli bilgiye sahip ulaşmanız gerekir. Böyle bir paradoks işte hayat, yeterli bilgiye ulaşmadan, ne kadar az bildiğinizin farkına varamazsınız.
Soru geliyor. Programlarda Türkiye'nin %76'sının stoklama yapmadığının verisini paylaşmıştım. Aslında her şey iyi gidiyordu. Aman ha, büyük bir hata yapmamaya dikkat edin demiştim. Evlerde ürün yoktu, marketler ise iyi gidiyordu. Denge bozuldu. Boş ev, sokakta insan demektir.
Kızımız dünyaya gelmeden, eşimle pedagoglara gittik, sayısız kitap okuduk. Dinleyeceği müzikleri planladık. ‘Mozart & Bethoven for babies’ en tercih ettiklerimizden idi. Kızım 6 yaşında ve “O Şimdi Sindirella, Özünde Sinsirella” şarkısına dans ediyor şu an salonda. Seyrediyoruz.
Bilgelik, aynı anda hem bilme hem de şüphe etmeyi dengeleme kalitesidir. Türkiye'de çok bilgin ama az bilge vardır. Türkiye'nin bilgini maalesef çok az şüphe duyar.
İster muhafazakar ister feminist olsun, kadın örgütleri bazı ortak müştereklerde buluşabilir. İstanbul sözleşmesi böyle bir müşterek. Yoksa azgın bir azınlık baskısını artırmaya devam edecek. Özellikle hedef muhafazakar kadındır çünkü o cenahta etkili olabileceklerini biliyorlar.
Ülkemizde o kadar sağlıksız bir şehirleşme söz konusu ki, sonuç milyonlarca yaralı ruh. Yaralı insanlar başkalarını da yaralamak için yarışıyor. Her yer nefret söylemi ile dolu. Oysa yaralamaya çalıştıkları kişiler de yaralı. Türkiye iyileşmek için çaba göstermek zorunda kalacak.
Covid etkisiyle, yerli (milli) üretim/kurum/marka daha iyidir diyenlerin Nisan başında oranı %44 idi. Nisan sonu %61'e çıktı. Covid sonrası Rönesans mı, yoksa içe kapanma mı tartışmasının yanıtı da bu veride gizli.
Algoritmalar sosyal medyada yankı odaları yaratıyor diyordum ama Clubhouse’un resmen algoritmaya ihtiyacı yok, kendi bir yankı odası. Hemfikir insanlar buluşup, tartışır gibi yapıyoruz. Zamanla karşıt fikirler bir araya gelirse, kalıcı olur. Yoksa sıkılırız birbirimizden.
1 hafta önce ön siparişe açılan kitabımın 4. baskısının yapılacağını yayınevimden öğrendim.
Kitabı bulamıyoruz diyen sevgili dostlara not: yeni baskı dağıtılana kadar idefix ve D&R’dan temin edebilirsiniz. Çok müteşekkirim.
Onlar Ortadoğulu değil, Avrupa’nın mavi gözlü, sarı saçlı insanları öldürülüyor lafına ikiyüzlüsünüz tepkisi gösterenlerimiz var. Oysa değiller. Beyaz tenli, mavi gözlü Boşnaklar Avrupa ortasında katledilince de sesleri çıkmadı. Bu konuda hayli prensiplilerdir. Ten değil mesele.
Heraclitus “hiç kimse aynı nehire iki kez adım atamaz, çünkü su aynı su değildir ve o insan aynı insan değildir” der. Her şey sürekli değişiyor ve düşüncelerimizi etkileyen şeyler bizi değiştiriyor. Türkiye siyaseti değişimi anlamıyor. Yeni normal sadece tüketimi değiştirmeyecek.
ÇiftKurtlar Apartmanında başladı grubumuzun macerası. Şimdi yeni maceraya atılıyoruz, sadece bize ait yeni mekanımızda. Eski binamızla da bağımızı koparmıyoruz, iki stüdyomuz orada kalıyor. Çok heyecanlıyız güzel ekiplerimizin yeni oyun alanına...
FutureBright Group yeni ufuklara açılıyor. Artık Levent'te kendimize ait bir binamız var. Şişli ÇiftKurtlar ile bağımızı tümüyle koparmıyoruz, 2 stüdyomuz orada kalıyor. FB Group binası, bundan böyle veride yaratıcılığın yeni merkezi, yeni ferah yuvamız oluyor.
#beyondthehorizon
Hep gençlikten bahsediyoruz ancak Türkiye çok hızlı yaşlanan bir ülke. Yaşlanma süreci 2012 yılında başladı ve 2038 yılında resmi olarak tamamlanacak. 2038 yılı itibariyle çok yaşlı ülkeler kategorisinde anılmaya başlayacağız.
On yılda antidepresan kullanımı yılda 12 milyon kutudan 60 milyona çıkmıştı bile. Deprem şimdiden psikolojik zorbalığa dönüştü; kendimize yaptığımız. Pandemiden ağır sonuç çıkar. "Başımıza ne gelebilir?" idi, şimdi "Geldi." oldu. Hayata devam için, insanımızın ruh sağlığı önemli.
İyi poker oyuncuları bilir, kazanmanın sırrı neyi masaya atacağınızı ve neyi elinizde ne kara tutacağınızı bilmekten geçer. 2022 yılında markalar için önerim budur. Hayatta kalmanın sırrı neyi çöpe hemen atacağınızı ve neyi elinizde tutacağınızi bilmekten geçecek.
.
@06melihgokcek
'in Makedon tartışması, Türk milletine saygısızlıktır. Üsküp Sultan Murat Camii 1436'da yapılmıştır. Üsküp fethi 1392. İstanbul 61 yıl daha Konstantinopolis iken, Makedonya Türkleri namazlarını camilerde kılıyorlardı. Makedonya Türkü köklerini 500 yıl geriye sayar.
Bloomberg Businessweek en çok okunan 7 makaleyi yayınlamış.
Bu listede 3 makalemle yer almaktan mutlu oldum.
Şimdiye dek makaleleri okumamış olanlar için paylaşıyorum bülteni.
Yeni makale de yolda...
Uğruna linç yediğim ama kimsenin aslında görmediği içeriği paylaşayım. Geliri düşük insanımız, ekonomik kriz sonrası ince bir buz üstünde yürüyordu. Covid ayaklarının altındaki buzu da kırılabilir. İşte o insanlarımıza sahip çıkmak önceliğimiz olmalıdır.
Yazılımcılarımızın çok emek sarf ettiği SENCE platformumuzu yayına soktuk. Çok heyecanlıyız! SENCE veri toplamada bir devrim. Ülkemizin her santimetrekaresi artık bizim için bir içgörü kaynağı.
Uzun süredir üzerinde çalıştığımız SENCE platformumuz artık hazır. SENCE ile cep telefonunun çektiği her yer artık bizim için veri ve ilham kaynağı. Ülkenin dört bir yanındaki katılımcılarımız fikirlerini paylaşıp hediyeler kazanırken, biz gerçek zamanlı içgörülere ulaşacağız...
13 Mayıs 1990 tarihinde Dinamo Zagreb ile Kızılyıldız'ın karşılaştığı maç, ülkem Yugoslavya'yı iç savaşa götüren maç olarak tarihe geçti. Biz ülkemizi o maçta kaybetmeye başlamıştık. Tarihten ders alın, bizim gibi olmayın. Vatanını seven akılını kullanır.
İktidar ve muhalefetin iletişimlerine bakıyorum, birbirine yaşlanmış yorgun boksörler gibiler. 20. raunt’a gelmişler ve dengeyi değiştirecek o son hareketi arıyorlar ama çok çok yorgunlar ve birbirlerine yaslanıyorlar. Yorgun iletişimler. Yorgun aktörler. Yorgun seyirci.
2022 nasıl geçecek diye soran markalarımıza, yorgunluktan uyuyamayacağız diyorum. Her ay bütçelere bakacağız, üç ayda bir strateji̇ revize edeceğiz. Korkunç yorulacağız. Sene sonu gelecek ve oldu galiba diyerek huzurlu bir gece uyuyacağız. Enseyi karartmayalım.
Öğretmeni, sınavda 20 sorunun sadece 11ni doğru yapan 7 yaşındaki kızım Aylin’in kağıdına, “daha iyisini yapabilirsin” notunu düşmüş. Çok gururlanarak anlatıyor. Öğretmenim daha iyisini yapabileceğimi düşünüyor, sadece bana bunu yazmış. Sessizce dinliyoruz..
Cevaplar soruların gölgesinde yaşar. Soru ne kadar iyi formüle edilirse, gölgesi o kadar uzun olur ve daha fazla yanıtı kapsar. Çocuklarımıza cevap aramaktan öte, soru sormayı öğretmemiz lazım. Sorular çocuklarımızın arkadaşıdır, bazı sorular ise en iyi arkadaşlarıdır.
Pazarlamada bazen fazlaca varsayıma rastlıyoruz. Bu varsayımlar herhangi eleştirel incelemeden geçmeden, otomatik olarak devreye giriveriyor. Bu varsayımlar markayı yönetenin kuzeni, bazen de halası, annesi, komşusu formatında dinliyoruz. 84 milyonu halalarımız temsil etmesin.
Trendyol’da bir kitapçı (ismi şimdilik bende), kitabımı gönderirken böyle bir kapağa sarıp gönderiyormuş :))) Kitabımın içeriğine karşı süper zeki bir tepki vermişler. En kısa zamanda kendileri ile tanışacağım!
@burakcliik
@balina_avcisi
Maalesef odatv’nin iftiralarını yayıyorlar.
Konuyla ilgili tweet atmıştım hesabımsan. Savcılığa başvurdum, artık hukuk söyleyecek gerçek olanı.
Şimdi kısa bir flood paylaşacağım, pazarlamanın dikkate almasını önerdiğim. Corona'nın bilinçaltımıza etkisine bakıyoruz, raporu kısa zamanda yayınlarız. Neden tuvalet kağıdı stokluyoruz?
Brand Week konuşmamda, ekonominin etkisiyle anksiyeteye savrulduğumuzu söylemiştim.
++
Öfkeli olmamız acılarımızı azaltmıyor, sadece az kalan enerjimizi de tüketiyor. Türkiye’de herkes öfkeli. Twitter bu öfkenin döküldüğü mecra. Oysa en büyük silahımız, bir duyguyu diğerine tercih etme yeteneğimizdir. Birbirimizle konuşurken bu yetenekten daha çok faydalanalım.
CHP iktidar olunca nasıl konuşması gerektiğini nasıl bilmiyorsa; AKP de nasıl muhalefet ediliri bilmiyor. İki tarafın bu kası gelişmediği için, İstanbul’da olup biteni şaşkınlıkla izlemeye devam edeceğiz. İki taraf da siyasal roller konusunda şaşırtmaya devam edecek gibi :)
Milli hesaplar, Atatürkçü hesaplar birbirini takip ediyor yaklaşımı tehlikelidir. Sosyal medyada algoritmalar sizleri öngörülebilir kılmak için varlar. Sembollerle hesapları kodlayıp algoritmaların insafına teslim edersiniz, insanınız bu küresel yazılımların oyuncağı haline gelir
Covid sonrasında açık fikirlilik en önemli rekabet avantajı haline dönecek. Kendi ve diğer disiplinlerimizden bilgiyi keşfetmeyi ve özümsemeyi öğrenmemiz gerekiyor. Bir de hemen belli olmayan gerçekleri hayal etmeyi tabi ki.
Pazarlamacı arkadaşlarım unutmasın; rakamlar asla yalan söylemez ama yalan söyleyenler rakam da söyler. Verin kadar, verini kimin okuduğu da önemlidir. Hatta daha da önemlidir...
Liderlik testlerinden en önemlisi, bir sorunu acil duruma gelmeden önce tanıma yeteneğidir. Ali Erbaş, Ak Partinin sorunlarını bugün kangrene döndürdü. Verileri hep beraber izleyelim ama İstanbul'u kurtaran o ikinci güzel komutana lanet okumanın bedeli AK Parti'ye olur.
“İşveren için sosyal medya hesabı CV’dir” söylemi rahatsız edici. İşveren olarak, şirketlerin çalışanın emeğini kiraladığını bilirim, hayatlarını değil. Genç bir insanın özel hayatını takip edip kariyer kararı vermek etik değil. İnsan yaptığı iş değildir, daha çoktur, derindir.
Her şeyle alay etmek, önümüze geleni linç etmek yerine, insan halidir deyip tebessüm ederek geçebilsek keşke. İnsan beşer bazen şaşar. Hepimiz hata yaparız, yapacağız.
Hep söylerim, mahalleli gençliği (ki artık Tik Tok gençliği diyoruz) anlamak isteyen markalar
@onderabay
'ı dinlesin. Adam
@Speaker_Agency
'de listeli. Keşfedin. BBC Tik Tok belgeseli yapmış kendisi ile. İzleyin, sonra acilen harekete geçin:
Survivor izleyenleri eleştiriyoruz, Instagram'a 3 milyon kişi koşmuş, nasıl olurmuş? Olur. İnsanımız için o kısa anlar gerçekliklerinden kaçma fırsatı. Bir nefes. Kısa süreliğine Dominik'e tasasız bir hayat için uğruyorlar. Umarım daha tasasız bir hayatı kendimiz de sağlarız.
Trafikte kornaya basış şeklinden ve süresinden hangi küfürün kendisine edildiğini anlayan şöförlerin ülkesidir Türkiye. Bu büyük bir yetkinliktir ve dünyada sadece ülkemize özgüdür. Sabah trafikte bizzat şahit olduk.
Bu konuda benim tecrübem biraz farklı. İnsanı içerideki insanınız çekiyor. Kurumunuzdaki en iyi insanlarınız kadar yetenek çekebiliyorsunuz. Bir gıdım ötesi olmuyor. Yetenek çekmek istiyorsanız, işveren markasından önce içerideki yetenekleri tutmak ve artırmak gerekiyor.