Hakkındaki soruşturmayı öğrendiğinde yurtdışından gelen, gerekli testleri yaptıran, haliyle kaçma şüphesine ve delilleri karartma ihtimaline dair somut ve olgusal bir temel bulunmayan, çağrıldığında geleceği bilinen Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sadettin Saran’ın gözaltına

Bu da 92-93 yılbaşında muhafazakar cumhurbaşkanının çam ağacı süsü önünde oturup çocuklara anılarını anlattığı program. https://t.co/wu7tDDOPhg

91 yılına girilirken şöyle bir ortam vardı. Bilginize. https://t.co/oB9Irz94kn

kaldırıp zorla yürütmektir. Birkaç seneye kalmadan görürsünüz, böyle aslanlarda ne yele kalır ne diş, ne gözlerinde fer, ne pençelerinde derman. Onlara geniş milli parklar lazım, kafes parmaklıkları değil. Niye anlamıyoruz?

Did you know? Rio Grande LNG has made ~$950,000 in charitable donations focused on community development and supporting 60+ local organizations.

göreceksiniz. Evet, akademisyenler yatmıyorlar. Ama keşke yatsaydılar. Çünkü bazı işler gerçekten yatma gerektirir, aslanların çok uzun süre uyuduktan sonra avlanabilmeleri gibi. Bu yeni tasarı, avlanacak eforu toplaması için birkaç saat olsun yatacak olan aslanı da

allanıp pullanması gibi dört bir köşeden güzel haberler alacaksınız. Ama bu boş zamanı, yani özgürlüğü, daha doğrusu hayatı kısmaya kalkarsanız, var olanların da solduğunu, o umut bağladığınız en üstte olan hiper-çalışkan arkadaşların da bir bir vatandan ayrıldığını

heyecanından arta kalan ne varsa milim milim tuzla buz olur. Bir akciğer hastası için hava neyse akademisyen için boş zaman odur. Hürriyet odur. Hayat odur. Bunları çoğaltırsanız ve bir müddet beklerseniz, tıpkı suyun gelmesi, çiçeklerin yavaş yavaş açması, tabiatın süslenmesi

enstitüden bir sürü evrak alınıp verilir. Ondan sonra tam işler bitiyor derken telefon çalar, “Hocam falan evrak imzalanmamış” denir, ailecek kahvaltı sözü iptal edilir. Bir sonraki seneye rahata çıkacağız inşallah beklentisiyle yıldan yıla o araştırma aşkından, şevkinden,

Kağıtlar, cevap anahtarları, muhtemel sonuçlara göre danışmanı olunan öğrencilerin mezun olup olmama durumu gibi bir dolu evrak hazırlanır. Sınavlar yapılırken bir yandan yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tezleri okunur, yine izin durumlarına bakılarak jüriler oluşturulur,

Bilmeyenler iyice öğrensinler: Çok küçük bir kaymak tabaka hariç, bu ülkede akademisyenler final sınavlarını yapıp da izne mizne çıkmazlar. Finallerin bittiği hafta bütünleme sınavları hazırlanır. İdari iş varsa bir de hocalara uygun olan günlere göre yeniden takvim hazırlanır.+

diye evlatlarınızı emanet ettiğiniz bu insanlar ırgat gibi çalıştırıldığı zaman, boyunları eğilmiş, ruhları örselenmiş vaziyette bütün entelektüel ve moral beslenme imkanları ellerinden alındığı zaman, Allah aşkına onlardan nasıl bir fayda almayı umuyorsunuz?

raporların okunması, “onlara cevap mı versem yoksa yalnız yetişsin diye istedikleri saçma değişiklikleri yapıp yayınlatmaya mı baksam?” düşünceleri, hayatını kafa emeğiyle kazanan insanları nasıl yıpratıp tüketiyor az çok empati yapabiliyor musunuz? Yetişip meslek sahibi olsun

doçentlik kriterleri devam ederken bir tek yayın çıkarması kaç ay alıyor biliyor musunuz? O ders yükünün arasında sabah 4’lere 5’lere kadar yazılan makaleler ve kitap bölümleri ucu ucuna yetişse bile editöre gitmesi, işi başından aşkın hakemlerin baştan savma yazdıkları

olacak. Şimdi yarıyılda çıkamadığı izne yarın yaz mevsiminde de çıkamayacak. Eşleri alışmış oldukları, makul beklentilerle öğretim üyelerine en küçük bir talepte bulunduğunda birbirini tetikleyen kavgalar olacak. Siz torpilsiz, arkasız, çevresiz bir akademisyenin, mevcut

rivayeti, daha doğrudu apaçık iftirası yüzünden o kadar kaldırılmaz bir yük yüklemek üzeresiniz ki yayın kalitesindeki düşüş bunun en hafif sonucu olur. Bir kere bir sürü aileyi yıkacaksınız. Bu şartlar altında öğretim üyesi ailesine zaten ayıramadığı zamanı hepten ayıramaz

Akademisyen dediğiniz insan boksör ya da tır şoförü değil ki böyle durumlara hazırlıklı olsun. O zaten yetişmesi ve işi gereği kafası her zaman, her zaman meşgul olan bir tiptir. Şimdi üç kuruş maaşla, bu derece güvencesiz bıraktığınız bu insanlara, sırf “üç ay yatıyorlar”

değil diyeceksiniz. Ama bir kere başınıza geldiğini düşünün bakalım. O süreçle uğraşırken yayın yapmak şöyle dursun, aynı güven ve sükun içinde ders anlatabiliyor musunuz? Hele çoluğunuz çocuğunuz varsa önünüzdeki metne bile konsantre olamazsınız, gözleriniz bulanır.+

Öğretim üyeliği öyle dışarıdan göründüğü gibi bir iş değil arkadaşlar. Bir kere doçent olana kadar sözleşmeli çalışıyorsunuz. O yıl performansınız beğenilmedi, yayın sayınız yeterli bulunmadı, üst merciyle sorun yaşadınız; kapının önüne konulabilirsiniz. Belki o kadar kolay

Çoğu üniversitenin çoğu fakültesinde hayli az sayıda öğretim üyesi var. Mevcut durumda bile pek çoğumuz için yıllık izne çıkmak pamuk ipliğine bağlı, çünkü bölümdeki diğer arkadaşlar izindeyse izin dilekçesi imzalanmıyor. Bu tasarıdan Allah aşkına vazgeçin.

bir şeydir. Orta Asya’dan gelen dilin her şeklini konuşan bütün toplumları baba tarafından ve hangi dili konuşursa konuşsun Selçuklu ve Osmanlı çağlarından beri yaşadığımız memleketi paylaşan toplumları ana tarafından kardeşlerimiz, en azından kuzenlerimiz sayabiliriz.