Eskişehirliyim, Aleviyim, Sosyalistim. 45'i Türkçe, 5'i Fransızca, Almanca, İngilizce, İtalyanca şiir kitabı olmak üzere, 50 şiir ve deneme kitabım var. 12. sınıf edebiyat kitaplarında 10 yıldır 80 sonrası şairlerden biri olarak yer alıyorum.
Ortaokulda benim Alevi olduğumu herkes bilirdi. Çünkü Abdurrahman Hoca, şimdi yüksek bir mevkide olmalı, her din dersinin sonunda bana, yalnızca bana, namaz kıldırırdı! 13-14 hafta!
Mustafa Kutlu'yu da okuyun Tolstoy'u da, küçük İskender'i de okuyun Sabahattin Ali'yi, Alberto Manguel'i, Sadık Hidayet'i, Cahit Zarifoğlu'nu, Metin Altıok'u...Yeter ki okuyun, daha sağlıklı olun!
Kemal Kılıçdaroğlu şimdi eksikliğini çektiğimiz her şeyi temsil ediyor: Adaleti, vicdanı, merhameti, sevgiyi, saygıyı, anlayışı, paylaşmayı, kibarlığı. 2. Yüzyılımız, insancıllığı, toplumculuğu ve birleştiriciliğiyle, Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığında başlamalı.
Denizler idam edilmesin diye yazdığım küçük bildirileri sınıfta arkadaşlara dağıttım. Lise 1'deydim, siyasi polis beni sınıftan aldı, din dersi hocam abdurrahman lisede müdür yardımcısı olmuştu, 'komünistler de hep kızılbaşlardan çıkıyor!' dedi.
çok kıymetli, sevgili şair ve okur arkadaşlarım,
emekliyim, çocuk okutuyorum, kira ödüyorum, yaşamımı üniversitelerde yarızamanlı ders vererek, kitap yazarak, şiir atölyeleri yaparak ve yazdığım kimi dergilerden, fazla olmayan telifler alarak kazanmaya çalışıyorum.
Hayatta en çok sevdiğim şiir olan, Edip Cansever'in "Gelmiş Bulundum"undan mülhem ben de "doğmuş bulundum", sonra da "yazmış bulundum". Doğumgünümü kutlayan herkese teşekkürler, sevgiler...
Ünsal Oskay'ın demesiyle, onlar "Türk şiirinin üç parasız yatılısı": Cemal Süreya, Ece Ayhan, Sezai Karakoç. Şiir cumhuriyetinde yerleri var. Şiirimiz onlarla var.
Cumhuriyet döneminin Nazım Hikmet'ten sonraki en büyük şairi küçük İskender. Büyük şairim, canım arkadaşım.
İyi ki yaşadın ve yazdın. Ben sana teşekkür ederim.
Artful Living'in sahibi, Bay İnşaat ve Maslak 42'nin ortağı, saygın ve ünlü işadamı Erol Özmandıracı bana 'üç şiirle adam olunmaz!' diyor. Bana adamlık dersi vereceğine adam ol da 1.5 yıllık maaşımı öde Erol!
"Yaşamak düğünse sen orda gelindin/seni soydum Güler, dünyayı giyindim". Can Baba'nın en güzel şiiriydin Güler Abla. Şimdi Can Canasınız. Devriniz daim olsun.
Yeşil pasaportum yok. Kimi şairler gibi yurtdışında çeşitli şiir festivallerine davet ediliyorum. 7 dilde şiir kitaplarım yayımlandı. 10-12 Mayıs 2024'de Bologna'daki şiir festivaline, davetli olduğum, uçak biletim de alındığı halde vizeler kapalı olduğu için gidemiyorum.
Ne güzel kitaplar çeviriyorsunuz! Yayınevleri de 'hakkınız ödenmez!' deyip hakkınızı ödemiyor ne yazık ki! Adanmışlık böyle bir şey. Sevgili çevirmenler, elleriniz dert görmesin, çok yaşayın, çok çevirin! Sağolun, varolun!
#P
ınarFidan 'İncinsen de incitme! diyen bir hünkarın yoludur Alevilik. Pınar Fidan'ı linç etmeyin. Ama Madımak gibi, Sivas gibi, Maraş, Gazi katliamı gibi faciaları da stand up konusu yapmak yersiz, gereksiz bir şey. Onlar da birer Kerbela vakasıdır. Yapmayın.
Türklerin, Kürtlerin, Alevilerin 'Yeni Gün'ü Nevruz/Newroz, Müslümanların Miraç Kandili, Şiire inananların Dünya Şiir Günü, inanan inanmayan herkesin en mavi günü cumartesi bu 21 Mart'ta buluştu. Demokrasi, laiklik, özgürlük, eşitlik buluşması olsun.
Dünden beri vaktini aldığım herkese teşekkür ediyorum. Ve sizi bu sorunla meşgul ettiğim için özür diliyorum. Kibir, büyüklenme ve övünmeden dolayı değil, özellikle edebiyatçıların ülkelerinde yaşadıklarına dikkat çekmek için yazdım kendimle ilgili bazı şeyleri.
Mahallede kedi maması aldığımız delikanlı, üniversite sınavında mı ne, 80 Sonrası anlatımcı şiir sorusunda, doğru yanıt Şavkar Altınel olduğu halde beni işaretlemiş, adımı orada görünce sevinmiş, yanlış olduğunu bile bile yapmış bunu. Şiir zararlıdır!
Sağolsun herkes başucu kitaplarını yazıyor, yalnızca birinde Gülten Akın gördüm. Dünya şiir günü münasebetiyle ben de şiir kitapları önereyim. Zaten okuyorsunuz da romanların arasında kaynamasın diye.
Birhan Keskin-Didem Madak- Asuman Susam- Nilgün Marmara
#HaydarpasaGard
ırGarKalacak Sirkeci de öyle! Her taraf kültür sanat merkezi dolu. Haydarpaşa ve Sirkeci birer gar olmanın ötesinde sosyolojidir, felsefedir, bellektir, filmdir, romandır, aşktır, ayrılıktır, vuslattır, şiirdir. İstanbul'dur, Türkiye'dir, ortak değerlerimizdir!
2020, laik, demokratik sosyal hukuk devleti Türkiye yolunda yeni umutların yeşerdiği, solun yeniden güçlendiği, kadın cinayetlerinin, çocuk istismarlarının, hayvanlara yapılan eziyetlerin son bulduğu, kimsenin kimseye zulmetmediği yepyeni bir yıl olsun.
Kimseye şairlik diploması filan vermiyorum. Hem haddim de değil. Hem de 'herkes şiir yazabilir, yazmalı!' düşüncemi yıllardır söyler ve savunurum. Atölyeye özgü bir şey değil bu. Hem de zaten yeryüzünde gelmiş geçmiş kaç şair var ki bir düşünün!
İyilik kazanacak. Zarafet kazanacak. Barış dili kazanacak. Gönül dili kazanacak. 72 milleti bir nazarda gören, bölmeyen, ötekileştirmeyen, böbürlenmeyen, büyüklenmeyen, meşrebiyle dervişane, rindane, tevazu sahibi Piro kazanacak. Halk kazanacak.
Eleştirdiklerimize benzemeyelim. Necip Fazıl, Mustafa Kutlu ve İskender Pala'nın oyunlarının İBB Şehir Tiyatroları repertuarından çıkarılmasını doğru bulmuyorum. Şiir ve edebiyat cumhuriyeti diye bir şey var ve orada herkese yer var!
Nuri Pakdil'i yitirmişiz. Türkçe'nin özgün denemecilerinden biriydi. Yalnızca edebiyat dünyası için değil, düşünce dünyası için de büyük bir kayıp. Devri daim olsun.
Bazı şiirlerin farkına onunla vardık. Bazı şiirleri daha da büyüttü, güzelleştirdi bestesiyle. Bazı şiirleri de dinletti sesiyle. Şiirimiz de çok şey borçludur ona, gençliğimiz de. Devridaim olsun Timur Selçuk.
Demokratik ve laik olduğunu varsaydığımız Türkiye Cumhuriyeti'nde 'fetva vermek' ne demek? Kimin ne yiyip ne içeceğinden, nasıl giyineceğinden, hangi müziği dinleyeceğinden Diyanet'e ne?
Cumhuriyetin 100. Yılını özgür, demokratik, adaletli, laik, parlamenter rejimin yeniden kurulduğu, insan ve hayvan haklarının üstün kılındığı, çevrenin korunduğu, kadınların, gençlerin, çocukların, şiddete, tacize uğramadan yaşayabildiği bir Türkiye'de kutlamak dileğiyle.
Benim okur kuyruğum bitti, Şükrü'nünki devam. Yaşı bizlere yakın bir çift ellerinde Şükrü Erbaş'ın kitapları, 'Haydar bey size de bir selam verelim, Şükrü Bey'in kitaplarını aldık, paramız da bitti, sizden de bir dahakine alırız!' dediler. Şükrü o sırada yoğun.
Cağaloğlu Anadolu Lisesi, küçük İskender söyleşisine izin vermemişti, eşcinsel diye! Şimdi müdürü, iğrenç ötesi çocuk istismarına karşı çıkanlara 'imansız' diyor. Siz hem bunları yapıp, savunup hem de 'imanlı' olun bayım! "Allah ahlakınızı versin!"
Kıymetli "Mütedeyyin" şair ve yazar ve gazeteci ve köşeyazarı arkadaşlarım, kardeşlerim, 'utanmak' diye bir fiil var! Yazdıklarınızdan utanmıyor musunuz yoksa utanmayı da mı unuttunuz da bu kadar 'yancı' oldunuz? Yazıklar olsun!
İzmir Atatürk Lisesi'ndeki söyleşimin yasaklanmasında gelinen durum şu: İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi'nin haberi yok. Atatürk Lisesi öğretmenlerinden bazıları, siyasi kimliğim nedeniyle, söyleşi yapmama itiraz ediyorlar.
Şimdi yancı olan Orhan Gencebay'ın "hatamla sev beni" dediği gibi sevdik, seviyoruz Yılmaz Güney'i, Ahmet Kaya'yı, Cem Karaca'yı, Denizler'i Mahirler'i ve tüm devrimcileri, o yüzden boş yapmayın!
Ahlaken ve vicdanen bu açıklamayı yapıyorum. Olaya dahli olmayan insanları zan altında bırakamam. Fakat farklı görüşten bir yazara, şaire tahammül edemeyenlerin nasıl 'eğitimci' olabildiğini anlamakta da zorlanıyorum.
Dilinize doladığınız 830 liralık online atölye bedeline gelince, geçen yıl 5 arkadaş vardı, 2 ay sürdü ve ben o paranın yarısını alıyorum, yani 2000 lira, yani ayda 1000 tl. Bu yıl da bana bildirildiğine göre 2-3 katılımcı varmış.
Delirdiniz mi? Türkiye Yüzyılını eleştirmek suç mu, buna emniyet mi karar veriyor? Halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, her gün Cumhuriyete küfreden, 'devlet memuru' Diyanet görevlileri videolar yayımlıyor, görmüyor musunuz?
Antalya TED Koleji Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Emine Karakaş, "Türkiye Yüzyılı"nı eleştiren bu konuşmayı yaptığı için Antalya Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçundan gözaltına alındı.
Yazıklar olsun.
Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir barıştır.
Yeryüzü destanını yazanlardan ustamız Yaşar Kemal'i, devrimin en güzel ilk 100 metresini koşan, halkın evlatlarından, ağabeyimiz Deniz Gezmiş'i özlemle, sevgiyle anıyorum.
Ferit Edgü: Türkçenin özel adlarından, özgün kalemlerinden, küçük öykünün büyük ustası.
Yazdıkların edebi mirasımızın en değerli parçalarından.
Çok teşekkürler yaşadığın ve yazdığın için. Devrindaim olsun.
İlk filmi "Polis" ve şiir kitabı "Gidiyorum Bu"dan beri hayranlıkla izlediğim, okuduğum Onur Ünlü, ilk romanı "Kız Çocuğu" ile beni yerden yere çarptı. Çarpıcı filan değil, acayip bir kitap. Okumuyor, koşuyorsunuz adeta. Nam-ı diğer Ah Muhsin Ünlü, Eskişehir seninle...
Yalnızca kendi görüşünden yazarları, şairleri destekleyerek, davet ederek, dergilerine reklam yağdırarak, kısacası besleyerek 'kültürel iktidar'ı da eline geçirebileceğini düşünen iktidara da elbette gülüp geçiyorum!
Kusura bakma Aziz Dede ama, bunların kafasının çalıştığı bir şey var: Para! Senin çocuklar için kurduğun Nesin Vakfı'nın parasına bile el koydular baksana! Tarikatlarına aktarırlar onu da! Yazıklar olsun!
Keşke Cemal Süreya hayatta olsaydı da herkese mavi boncuk dağıtsaydı! Bir, Cemal Süreya olmak ne mümkün, iki, ben mavi boncuk dağıtsam ne olacak ki? Ne kadar çok şair, o kadar çok şiir, iyidir. Şair kıskanç olmaz!
Memlekette İsmail Güzelsoy diye hep okumalık bir yazar var. Son romanı "Avucumda Rüzgar Var". Sahiden de avucunda rüzgar var, anılar var, müzik var, hiç kullanılmamış sözcükler var, birbirinden ilginç kişiler var, daha neler var...Okuyalım, okutalım.
Ben de okur çifte 'iyi etmişsiniz, vallahi ben de olsam sizin gibi yapardım!' dedim, gülüşerek ayrıldık. Şimdi bunu yazarken aklıma geldi, keşke kitaplarımdan birini 'bu da benden olsun' deyip imzalayarak verseydim. Parasını Şükrü'den alırdım!