İnsan, kem küm etse de konuşabilir. İsterse sokağa çıkar, diklenir, över, direnir, söver, hakkını arar vb. Ancak doğanın, denizlerin, ağaçların ve hayvanların böyle bir şansı yoktur. Onlar dilsizdir. İşte bu yüzden hep onların tarafını tutarım.
Öyle kişisel gelişim, tılsımlı, büyülü kitaplar okuyacağınıza tek başına ‘bir okul’ olan bu denemeleri, eleştirileri okuyun. Hem kendinize doğru bir yolculuk yapmış olursunuz.
Kitapyurdunun "bu ay en çok satanlar" listesinin ilk beşinde edebiyat kitabı yok, tamamı kişisel gelişim kitabı.
Ülkede gerçekten bir kişisel gelişim krizi var gözüküyor.
ben bir a. zekai özger tutkunuyum. şiirlerinden çok hayatına. atilla jozsef gibi. özger’in belgeseli olduğunu görünce paylaşmak istedim. 2020 mayısındaki festivallere ancak yetişecek. birkaç hafta içinde de fragmanları başlayacak. heyecanlandım.
Tahsin Yücel’in ölüm yıldönümüydü bugün. Öyle kişisel gelişim, tılsımlı, büyülü kitaplar okuyacağınıza tek başına ‘bir okul’ olan bu denemeleri, eleştirileri okuyun. Saygıyla anıyorum.
Fakir Baykurt’un romanları, Yılanların Öcü, Kaplumbağalar, Tırpan...Hepsi de alışılmış bürokratça bir düzene başkaldırıdır. Küçük bir kızın, ağaya direnişidir. Yaşamla beslenmiştir çünkü.
İyi ki doğdun Fakir Baykurt.
Borges diye koca bir yazar var. Adam sadece zekâ ve kültürle yazıyor. Mükemmel şeyler koyuyor ortaya. Borhes’in çok iyi bir yazar olduğunu anlayabiliyorum ama yazdıklarını yüreğimde hissedemiyorum. Ölümünün 38. yılında saygıyla…
Herkesin kendi tercihi. Kendi seçimi. Boykot da benim seçimim. O mağazadan hiçbir şey almam. Günaydın. Bugün de seninleyiz Eros.
#ibrahimkelo
ğlanTUTUKLANSIN
#ibrahimkelo
ğlantutuklansın
#ibrahimkelo
ğlan
“Orhan Veli de öldü gitti.
Hayatın tadı tuzu kalmadı.”
Ümit Yaşar Oğuzcan, Hatıralar
“Orhan’a ölmüş diyorlar
İnanma Şahap inanma
Ne Orhan öldü
Ne biz yaşıyoruz.
Ümit Yaşar Oğuzcan, Orhan Veli II
Orhan Veli’yi ölümünün 73. yılında saygıyla anıyorum.
Fakir Baykurt’un romanları, Yılanların Öcü, Kaplumbağalar, Tırpan...Hepsi de alışılmış bürokratça bir düzene başkaldırıdır. Küçük bir kızın, ağaya direnişidir. Yaşamla beslenmiştir çünkü. Direnişçiler merhaba!
İyi ki doğdun Fakir Baykurt.
Nedense periyodik olarak Orhan Pamuk’un, Türkçeyi bilmediğine dair bir konu geliyor gündeme. Evet, bence de bilmiyor. Neye dayanarak söylüyorum bunu? Dilbilimci, akademisyen Emin Özdemir’in kitaplarına bakarak+
“Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi!”
Yusuf Atılgan, Aylak Adam
İyi ki doğdun Yusuf Atılgan
“Sana bir sır vereceğim,” diyor Oscar Wilde “Çağımızın ilkel ve korkunç olduğunu sana söylemiştim ya. Önümüzdeki çağ da ilkel olacak, sonraki de, ondan sonraki de”
Oscar Wilde’ı ölümünün 123. yılında saygıyla anıyorum.
“İnsan bazı olayları yaşamanın heyecanını kaybedince, aynı olayları tekrar yaşarken daha ustalaşıyor; yaşamanın akışına kapılmadığı için daha üstün bir yaratıkmış gibi görünüyor başkalarına. Oysa duyarlık bitmiş.”
Oğuz Atay, Günlük
Atay’ı ölümünün 46. yılında saygıyla anıyorum
Poe, sevgisini toprağa değil, sözcüklerin yüreğine gömmüştür. Şiirin kalıcılığı, unutulmazlığı da buradan geliyor. Çevirisi de öyle. Türkçesi M.C. Anday’a aittir. Bugün doğum günü. İyi ki doğdun Edgar Allan Poe.
Azra Erhat’ı da anmalıyız. İlkgençlik yıllarımda, babam sayesinde öğrenmiştim adını. Birlikte okurduk. O yaşlarda pek anlamazdım tabii. Şimdi çoğu kitabı elimde. Ölümünün 42. yılında saygıyla anıyorum.
Tomris Uyar, bir kadın olarak yaşıyor, bir yazar olarak yazıyordu; "kadın yazar"olarak değil. İlla “Turgut Uyar’ın eşi, Cemal Süreya’nın sevgilisi” diye vurgulamanıza gerek yok çünkü öyküleriyle, çevirileriyle, kitaplarıyla ilgileniyoruz. İyi ki doğdun Tomris Uyar.
Yusuf Atılgan, bir röportajında, “Zebercet benim”demişti. “Onu ölümle yaşam arasındaki sınırı aştığım bir dönemde yazdım.”
Yusuf Atılgan’ı ölüm yıldönümünde saygıyla anıyorum.
Fotoğraf: Kaya Tanış’ın sayfasından alınmıştır.
İstanbul. Yaşar Kemal’le Füruzan bir konu üzerinde konuşurken. Bugün Yaşar Kemal’in ölümünün 9. senesi. Füruzan’ın gidişiyse daha 17. İkisi de huzurla uyusun.
Dönüp dolaşıp Leylâ Erbil’in bu metnine geliyorum. Tekrar ve tekrar. Düşünen insanın içten ve yakın doğallığını buluyorum her defasında. Ölümünün 11. yılında saygıyla anıyorum.
Ne acıdır ki, Sabahattin Ali de tıpkı Lorca gibi faşizmin kurbanı olmuştur. Öykülerindeki gerçekçi duyarlık bugün bile hâlâ dipdiridir. İyi ki doğdun Sabahattin Ali.
Sait Faik’in, Açık Hava Oteli adlı konuşmalar, mektuplar kitabını okumamıştım. Köyün kitaplığında buldum. Sait Faik’in, Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili düşünceleri.
Proust için entelektüel değildi derler, ama dikkatini bitkibilim, psikoloji ya da estetik teorileri yerine çiçeklere, insanlara ve tablolara çevirmiş bir dâhiydi. İyi ki doğdun Proust.
Lorca, “Bu dünyada her daim hiçbir şeyi olmayanların yanında olacağım; kendilerinden o hiçbir şeye sahip olmamanın huzuru bile esirgenen insanların yanında” diyordu. İyi ki doğdun Lorca.
“Solcular, durumları kötü olduğu için huzursuz ve anarşist, o yüzden de dine karşı inkârcı…”
Sezai Karakoç’un, 1963 ve 1964 yılında kaleme aldığı günlük yazılar…Pek şahane! Özellikle son paragraf.
Borges’e, ‘Edebiyat ne işe yarar?’ diye sorduklarında anlamsız bulduğu bu soruya şöyle cevap verir:
“Kanaryanın ötüşü ya da çok güzel bir günbatımı ne işe yarar diye sormak kimin aklına gelir?”
Ölümünün 37. yılında saygıyla anıyorum.
Degrade etmek için söylemiyorum ama köylünün E. Shafak’tan haberi yok. “Tasheli” adını ben koymadım. Yurtdışında kolay okunsun diye tercih edildi sanırım. Yazım hatası değil yani:)
Dönüp dolaşıp Leylâ Erbil’in bu metnine geliyorum. Düşünen insanın içten ve yakın doğallığını buluyorum her defasında. Bugün doğum günü. İyi ki doğdun Leylâ Erbil. Saygıyla anıyorum.
“Şair Edip Cansever çok iyi bir arkadaş. Mert. Ona da yüz elli lira borçlandım.”
Orhan Kemal’in Fikret Otyam’a yazdığı bir mektuptan. Bir de not düşüyor: “Sanatımla geçinemez hale geldim.”
“Bir şairim vardı, karlı bir günde çekti gitti dünyamızdan: Ziya Osman Saba. Mevsimler değişiyor, o kar gene yağıyor.”
B. Necatigil, Düzyazılar III, s.266
Ziya Osman Saba’yı ölümünün 67. yılında saygıyla anıyorum.
Yusuf Atılgan, bir röportajında, “Zebercet benim”demişti. “Onu ölümle yaşam arasındaki sınırı aştığım bir dönemde yazdım.”
İyi ki doğdun Yusuf Atılgan.
“Benim huyum da yürümektir. Burnumun dikine, her yerden dakikasında bırakarak yürürüm. Hayvanlar, insanlar, bahçeler, ıssız deniz kenarları bulurum. Yeniden doğarım.”
Sait Faik, İzmir’e
Günaydın 🍃
“İlkokul müdürü, anneme çok okuduğumu, kitap okumamı kısıtlaması gerektiğini söylemişti. İşte o gün dünyanın budalalarla dolu bir yer olduğunu öğrendiğim ilk gündü.”
M. Herráez, J. Cortázar, Gözden Geçirilmiş Bir Biyografi, s.55
“Bir kedicesine gelip yanıma oturduğun temmuz gecesi, aramızda karanlıkla olgun bir dal yükü vardı: Aşılacak bir şey kalmamışlığın yemişi.”
Bilge Karasu, İlk Susan
Proust için entelektüel değildi derler, ama dikkatini bitkibilim, psikoloji ya da estetik teorileri yerine çiçeklere, insanlara ve tablolara çevirmiş bir dâhiydi. Ölümünün 101. yılında saygıyla anıyorum.
Asım Bezirci’yi ve bu kitabını çok önemsiyorum. Kitapta “Bazı şairlerin” düşünceleri var. İkinci Yeni şairlerini ve şiirini anlamak için çok faydalı bir kitap. Asım Bezirci de, Sivas Katliamında diğer aydınlarla birlikte katledilmiştir. Saygıyla anıyorum.
Edebiyat ne işe yarar? Borges, anlamsız bulduğu bu soruya şöyle cevap verir:
‘Kanaryanın ötüşü ya da çok güzel bir günbatımı ne işe yarar diye sormak kimin aklına gelir?’
Ölümünün 36. yılında saygıyla anıyorum.
Bugün Cahit Külebi ve Hasan İzzettin Dinamo’nun ölüm yıldönümü. “Haziranda öleceğini bilen” bir şair Külebi. Anılması ve saygı duyulması gereken bir şair Dinamo. Başsağlığı dileyen dostlara çok teşekkür ederim 🤍🙏🖤
Orhan Kemal’in en güçlü romanı, “Bereketli Topraklar Üzerinde” bence. Türkiye’de, köylü-işçilerin zor hayatlarını yansıtır. Orhan Kemal'in yazılarında hiçbir entelektüel poz, hiçbir entelektüel bunaltı yoktur. Apaçıktır. Süssüz ve yalındır.Ama zehir gibi acı bir gerçekçiliği var.
“Bütün günler böyle geçmez, korkma yaz gelir/Su yürür yeniden ağaca, derinleşir/Gökyüzünde maviler, bulutlar ağarır/Ve biz er geç yeni bir güneşe döneriz/Umutlarla ışıyan yüzümüzü.”
Oktay Rifat, Saksıdaki Çiçek
İyi ki doğdun Oktay Rifat.
Değeri az bilinmişlerden Prof. Muhibbe Darga. Arkeolog. Yıkılmış uygarlıkların ve insanın izini sürer. Sessiz ve derinden yaptığı araştırmaları da bilim dünyasına sunar. Bir avuç insan tanır onu…Ölümünün 6. senesinde saygıyla anıyorum.
Orhan Kemal, yokluğun karanlığında debelenen, ekmek kavgası içinde tükenen insanların sorunlarını öyküleştirmiş, romanlaştırmıştır. Ne var ki, hiçbir zaman bir ,araç’ gözüyle bakmamıştır kişilerine. Hepsi gerçektir. İyi ki doğdun Orhan Kemal.
“İlkokul müdürü, anneme çok okuduğumu, kitap okumamı kısıtlaması gerektiğini söylemişti. İşte o gün dünyanın budalalarla dolu bir yer olduğunu öğrendiğim ilk gündü.”
M. Herráez, J. Cortázar, Gözden Geçirilmiş Bir Biyografi, s.55
İyi ki doğdun Cortázar.
“Onunla olmak -ne bileyim- mavi olmak, kırmızı olmak kadar güzeldi. Bir bulut gibi, bir sis gibi içime yayılıyor.”
Erdal Öz, Günlükler 1956-1998, s.49
İyi ki doğdun Erdal Öz. 1958’de, Edip Cansever’le olan mektupları da hâlâ güzel.
“Seferler düşlüyordum, öyküsü yazılmamış keşif yolculuklarını, hırgürsüz cumhuriyetleri, bastırılmış din savaşlarını, töre devrimlerini, ırkların ve anakaraların yer değiştirmelerini: inanıyordum bütün büyülere. İnanıyordum.”
Bugün Rimbaud’nun da ölüm yıldönümü. Saygıylaanıyorum
“Bense mücadele ettim, tek başıma, doğruluk için. Sanki bir çocuk gibi geçirdim yaşamımı. İyiliğin, doğruluğun olduğuna inanarak. Şimdi inanıyor muyum? Şu farkla, insanın yalnız olduğunu bilmezdim.”
M.C. Anday, Dünyada Geçirdim Çocukluğumu, s.60
Bugün Albert Camus’nün ölüm yıldönümü. Bu defa romanlarından veya denemelerinden değil de Caligula adlı oyunundan bir alıntı yapalım:
“Sen de suçlusun! Ama kim cüret edebilir seni yargılamaya şu yargıçsız, şu kimsenin masum olmadığı dünyada!”
Onat Kutlar, bir kafeteryaya yapılan bombalı saldırıda, 11 Ocak 1995’te yaşamını yitirmiştir. Saygıyla anıyorum.
“Kıyımlar acılar kanlar içinde
Savrulurken yaşadığımız günler
Bu soruyu mutlaka soracaksın
Ne kaldı ne kaldı bizden geriye?”
Güne Theodorakis’le başlayalım. Onun müziğinin temelinde “halklar” vardı. Yaşar Kemal de, Theodorakis’le ilgili harikulade ve son derece haklı bir yazı yazmış. İyi ki doğdun Mikis Theodorakis.
“Bizim koğuş da geçmiş ve yakın ölümlerin acılı noktasına bir virgül ekleyip sürdürüyor yaşamı. Başka türlü bir “yarın” düşüncesi mümkün olmadığından.”
Sevgi Soysal, yalın diliyle Türkiye’nin durumunu ‘başkaldırıcı’bir edebiyatla anlatır. Ölümünün 47. yılında saygıyla anıyorum.
Hiçbir güncede bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum. Beni bir hikâye gibi sardı. İçim ezildi, tuhaf bir sızı duydum. Bir sayfada kendi yazdığı bir şiiri söyleyişinin içtenliğini düşünüyorum hâlâ. Ahmet Uluçay. Sonsuz çekici.
Bu fotoğraflar da köyümüzdeki mütevazı 23 Nisan kutlamasından. Geleceği sessizce taşıma gayreti. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Bugün Rilke’nin ölüm yıldönümü. Çoğu kitabını toplamıştım. Velespit Sahaf’tan da en son Orpheus’a Soneler ve Bana Tören’i aldım.
Ve otursam senin yanına
Ve desem usulca:
“acı çektim ben”
İnanır mısın?
Rilke, Bana Tören
Bu dünyada bizim dışımızdaki canlıları; bitkileri, ağaçları, hayvanları sevmiyorsak, onların yaşam haklarını koruyup gözetmiyorsak, sevgiden nasıl söz edebiliriz? Hoş, insanı da koruyamıyoruz. Yine de tarafımız belli. Onları asla kesmem. Daima beslerim.🐏
Maksim Gorki'nin Ana romanında bir pasaj hatırlıyorum. Pavel, çalıştığı fabrikaya girerken Çar polisi üstünü aramak ister. Pavel, ne aradıklarını sorar. "YASAK KİTAP" arıyoruzdur polisin cevabı. ‘Üstümü boşuna arıyorsunuz der Pavel gülerek, onların hepsi kafamın içinde.’